💙Hayat Mavi Olmuş💙

Gün maviydi
Güneş mavi doğmuştu her zamanki gibi
Yarım hilal gece karanlıkta ay maviydi
Yıldızlar ışıl ışıl mavi parlıyordu
Dünyam maviydi mesela
Mavilikte dünyamın her tarafındaydı.

Deniz maviydi,
Okyanusun içinde dev hırçın dalgalar da mavi,
Köyümden geçen sessiz ırmak bile mavi.
Dereler, çağlayanlar mavi mavi akıyordu
Gök yüzünde bulutlar mavi geçiyordu,
yağmur mavi yağıyor,
Kışın kardan adamı maviden yapardık.

Gökyüzü mavinin hayranı
Ormanları mavi görüyordum,
Havada uçan kuşlar onlar da mavi
Tavus kuşu, bıldırcın, serçe hepsi mavi,
Dağda otlayan koyunlar, kuzular onlar da mavi
Arılar binbir çiçekten polen topluyor
Balın tadi bile maviymiş biliyor musun?

Tırtıllar kelebek olmadan önce maviymiş Olduktan sonra da mavi
Kelebekler maviliğe mavice kanat çırpıyor
Bilim insanları söylüyor,
Mavi kelebek etkisi diye bir şey varmış

Papatya mavi çiçek açmıştı
Ben seni mavice sevmiştim 
Sana nasılda mavice sarılmıştım bir bilsen
Mavi kokuyordun mesela
Gülün rengi maviydi
Lalenin yaprakları mavi açıyordu.

Denizden çıkan balık maviydi
Mavi yengeç restorantın içinde
Camın önündeki mavi köşede,
Mavi masaydaydık hatırlarsan.

O kahverengi gözlerinin içindeki maviye vurgundum
Gidişim Maviyidi, elvede edişinde.
Gözlerimden dökülen yaşları maviydi
Dur gitme diye muavice sesleniyordum
Bana sarılman mavi
Saçlarımı okşayışın mavi,
ve  parmaklarını saçlarımın arasında gezdinmen bile maviydimaviydi

Çocuklarımızın saçları mavi olacaktı
Senin haberin yoktu saçlarımdan dökülen tellerde maviydi
Bunu ben sana nasıl anlatabilirim ki
Sadece gözlerimin rengi değil mavi.

Aşk Maviydi, Rüya mavi
Her şey maviydi sevgilim,
Ölüm ayırsa bile o da mavi

Sence mavi bir renk mi
Bana göre tam tam tersi sevgilim
Aldığın ve verdiğin nefestir mavi
Damarlarındaki kanın mavi olduğunu düşünüyorum
Kalbindeki odacıkların maviye yuva olduğunu biliyorum.

Mavi bir tutkudur
Mavi bir hayat
mavi bir yaşam formu
mavi bir felsefedir.
mavi bir bütündür
Sendeki tümdengelim değil
Benim sana tümevarımdır mavi.

Ahh yeter diyorsun, biliyorum.
İçin mavi oldu değil mi
Bir doktora görün, bu kadar da mavi görülmezki   diyorsun.
Ve içinden söyleniyorsun
Hafifte dudakların oynuyor
Biliyorsunki her hareketin anlamını biliyorum ve diksiyon okuyorum.
Ben mavi görmüyorum, mavi seviyorum
Şimdi sorıyorum sana?
Mavi renk mi yoksa yaşam biçimi mi
Bana göre mavi, ekmek ve özgürlük kadar gerekli
Ya sence…
~..Dilsiz Şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir…~
///…H.K…///

Kuru Ekmek

Kuru ekmek nasıl yeniyor bilir misin
Bilmezsin, bilemezsin nerden bileceksinki
Olay, zengin oğlan fakir kız hikayesi değil
Yaşanmışlığın taa kendisidir.

Sizlerin sofrasında ziyafet var
Balık, ekmek, rakı, beyaz peynir ve binbir çeşit yemekler
Çeşit çeşit çeşnili soslar, tadını ve adını bilmediğim baharatlar.
Eksik olmaz sofrasınızdan zeytin, İncir, gül reçeli,
Kesme şeker, muz, badem, fıstık, fındık.
Gözünle görebildiğin kadar uzaklıkta,  ziyafet yemekleriniz
Kolunu uzatsan masanın bu başından diğer tarafına ulaşamazsın.
Binbir geceleli peri masallarında anlatılan
Şehr-i ziyafetlerden pek farkı yok sofralarınızın

Bilir misin kuru ekmek nasıl yeniyor
Ekmeğin içine ekmeği nasıl kırıyorsun
Yok öyle tost makinasında ısıtılmış,
Yağda kızartılmış, üzerine yumurta kırılmış ve sosu sürülmüş ekmek,
Yok öyle, yok öyle bir şey, unut gitsin.

Ekmeğin içine ekmek nasıl kırılıyor bilir misin
Nereden bileceksin yokluk nedir bilmiyorsun,
Yaşamadın çünkü.

Yaşasan bile en fazla akşama kadar harçlıksız,
Ya da en yakım ATM veznesine kadar.
Yaşamadığın şeyin enpatisini nasıl kuracaksinki
Çünkü vardı her zaman paran yoksa itibarın,
Sofranda bir kaç çeşit yemek ve türlü türlü meze
Ejder meyveli subuti tabakların olmasada
Ondan eksik kalmaz senin masan.

Çini işlemelidir mesela tabakların
Porselen ve cam süslemeli,
Bu tabakların dışında servis edilse bile yemekleri tüketmezsin, sen de biliyorsun.
Çatalın kaşığın farklıdır,
Ve yemek sofrasında sıralıdır tek tek,
Büyükten küçüğe doğru.
Çatalı kaşığı karıştırmazsın mesela
Olurda garson ya da hizmetli unutsa
Sağ taraftan servis yapmasa
Kendine hakaret edilmiş gibi hissedersin
Çünkü öyle gördün, öyle yaşadın.
Sen doğarken ağzında gümüş kaşıkla doğmuşsun .

Kullanmazsın Aliminyum ya da çinko tabaklarını
Bilmem hangi tarihte basılmış kıbrıs desenli ve tasarımlı çatalları,
Sağlığına zararlıdır bunlar, dokunur midene alerji yapar.

Biz aynı toprağın farklı fideleriyiz.
Sen bağda bostanda yeşeren gülsün
Ben dağlarda yetişen alalade diken
Kimse önemsemez beni.
Senin gibilerinin gözünde,
Toplum yığınlarını oluşturmak için herhangi sıradan biriyim,

Sahi hiç Kuru ekmeğin içine tuz koyup da yedin mi
Ben yedim çocukluğumda
Ve ekmek vardı sadece sofrada
Evde ne zeytin, ne peynir, ne yağ, ne sebze, ne meyve vardı.

Yufka ekmek ve harlı yanan sobamız vardı.
Bilirsin söylemiştim daha önce
Erzurumda kışlar sert ve soğuktur
Toparlanmıştık tüm kardeşler sobanın başında
Yer sofrasının etrafında 
Babam yoktu,
Annem düşünceli ve çaresiz, yarın ya nasıl olacak diye.

Kuru ekmek vardı ısıttık sobanın üzerinde
Kuruttuk hatta kıtır kıtır
Ve ekmeğin içine ekmeği kırdık, dürüm sardık
Tat versin diye de tuz ekledik
Çat kapı dışarıdan birisi geldi, utandık.

Sen peşgir biliri misin mesela
Belki duymuşsundur, çözdüğün gazete bulmacalarında
hah işte o peşgirin üzeri bomboş ekmek ve bir tabak tuz, 
Koyduk o tuzu o sofranın altına
Sanki define avcılarının altınları bulduğı anda
Jandarmanın baskını gibi suç üstü yakalanmıştık
Kızarmıştı yüzümüz,
Cılız bir sesle anca hoşgeldin diyebildik
Misafir, utanmayın çocuklar… diye söyledi
Biz de geçtik o yollardan, fakirlik nedir iyi biliriz dedi
Oturdu bizimle bşr dürümde o sardı
Ne de lezzetli demişti
Şaşırdım kaldım o çocuk aklımla,
Sofranım başında hüngür hüngür ağladım.
Diğerlerininde gözleri dolmıştu zaten
Bahaneye bakıyorlardı,
Her zamanki gibi ortalığı karıştıran ben oldum.

Ekmeğin içine ekmeği kırmanın ne demek olduğunu  belki anlarsın şimdi.
Büyüyene kadar balıkla ekmeğin bir araya geleceğini düşlüyemiyordum.
Farklı kavramlardı, bir araya gelemeyen tezattı.
Balık, derede yüzen ve tutulması zor olan birşeydi benim için.
Ekmek ise sofrada tuzla yenen karın doyurucu.
Taze inciri çok sonraları öğrendim ben,
Hatta gördüğümde şaşırmıştım sanki içinde solucanlar vardı
Kurusunu bilirdim, o da çok pahalıydı alamazdık
Hale daha alırken elim titrer, bildiğin kuru incir işte.

Kuru ekmek yemenin tadını bilir misin
Bana şükretmeyi öğrettiyorlar
Biliyorum şükrün ne olduğunu,
Ekmeği tuza banarken öğrendim
Sadece sözlerinin bitmesini bekliyorum
O da kendime saygısızlık olmasın diye
Çünkü onların söyleyeceği şeyi dolu dizgin yaşadım
Ve karşımdaki konuşur susmadan
Bir şey söylediklerini zannederler
Bilseler feleğin çemberinin boynuma nezaman geçtiğini
Utanırlar belkşde konuşmazlar.

Hayatın gözlerinin içine baktım dolu dolu
Beni zaten dansa kaldırmış
Tekrar dansa kaldıracak bir güç yoktu
Uygun zamanını gelmesini bekliyorum.
Bu defa hayatı dansa ben kaldırecağım
Kaldıramasam bile o hayalle yaşayacağım
Hayat dans ve hareketten ibarettir.
~..Dilsiz Şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir..~
                      ///…H.K…///


Erzurumda Okumak📖📘🖋️

Akşam olur, erzurumun soğuk gecesinde.
Hemen kapatılırdı lambalar
Bitmeliydi dersler ödevler
Sessizce uyumalıydık erkenden.

İki gözlü evimiz vardı, üstü toptaktı.
Diğer tarafı zaten ahırdan damdı,
Aradaki çatmada pekte duvar sayılmazdı.
Sanki koyunlarla, koyun koyunaydık.
Geviş getirseler kulağımdaydı sesi.
Sayardım tek tek yutkunmadan kaç gez geviş getirdiğini.

Her sabah kalkıyordum gözlerim şiş,
Çapak bağlamış
Hayvan kokusu hayvan etkisiymiş
Tıp dilinde böyleymiş.
Uyandığımda buz gibi soğuk suyla yıkardım yüzümü
Yıkadığımada bin pişman olurdum,
Bazende yıkamazdım bile,
Gözümdeki çapakların yumuşaması için
Suyu sürerdim üstünden usulca.
Amaç seremoni tadında ritüel yerine gelsin diye.

Hiç değişmezdi, kar yağardı geceden
Kapı boyunu geçerdi
Yollar kapanırdı gidilmezdi uzaklara
Kar küreği genişliğinde incecik bir yol açılırdı
İki insan yan yana gidemezdi,
Biri diğerini beklemek zorundaydı
Adım bile atamazdı.

Babam, koyunların otunu veririrdi önceden
Karınlarını doyururdu kuzular geceden,
Dedimya seromoni olsun diye
Sonra sıra bana gelir düşerdik yollara aceleden
Babam önde ben arkada,
Düşe kalka ilerlerdim inceden.

Titrerdim bir yandan
Öyle uzunboylu tığ gibi bir çocuk değildim
Biraz zayıf, birazda çelimsiz az buçukta sessiz.
Rüzgardan korkardım alıp götürür diye
Burnum akardı soğuktan
Ellerim çatlardı kan, revam
Sıkmazdım sıkamazdım yumruklarımı
Hazır ol diktesinde ellerim dümdüz korkardım kanamasından.

ulaşırdım okula karlı yoları aşa aşa
Kara lastiğin içi çoktan kar dolmuş olurdu  çıkamazdım başa
Temizlerdim bir yandan lastiği içini
Çizmeyi bulan şanslıydı o zaman olurdu paşa
Lastiği bir numara büyük alırdı babam
Seneyede giyersin diye,
Yine güldürdün beni, sen çok yaşa.
Hiç bir zamanda giyemedim aslında
Hemen çatlayıverirdi ucundan kenarından baştan başa…

Sobanın başında ısınmaya çalışırdım
Saçlarımdaki karlar düşerdi sobanın üstüne
Yüzüme bir sıcaklık çökerdi
Uyku bastırırdı gözlerime
İnerdi göz kapaklarım aşağıya
Uyurdum ara sıra soba başında
Sobanın üstüne düşüp, elimi yüzümü vuracağım diye korkuyordumda aslında.

Bilirsiniz çocuklar çok fena
Birden bir gürültü kopardı
Bak bak öğretmenim, yine uyudu diye
Erken gidenler hep gülerdi bana
Onların evi yakındı, bizimkisi epey uzak.
Sanki kış olunca bir o kadarda uzaklaşırdı.

Öğlen yemeğimi okulda yesem olmaz mıydı
Çayı çok severdim şimdide sevdiğim doğrudur
Ne fark ederki, o yolu çekmek daha zordu.
Çayın özlemini akşama kadar beklenirdi.
Söylerdim öğretmene hiç bir zaman kabul etmezdi
Belge kitap kalem kaybolurmuş
Sanki müebbet yemiş hırsızdım

Dersler biter öğlen olur düşerdim yolara
Bu defa tek başıma
Gitmesen annemden korkuyorum
Gitsem yol bitmiyor,
Dönsem yarı yolu çoktan geçmişim
Ahh be Fırtına, yine tıkamış yolları.
Benden önce gidem bir İz buluram şanslıydım.
Yoksa karda bir o yana bir bu yana
Eve gittiğimde yoruluyordum zaten
Gözümde yoktur ne yemek ne çay
Sobanın başında ısınmaktı tek davam.

Öyle bir gömlek bir pantolun değil
Hepsi çifter çifterdi
Kışları sevmem ben
Yırtık çorap, altı yıpranmış delik lastik.
Bunlardan hiç basetmiyorum bile
Bundan mıdır nedir?
Kışı mevsim olarakta sevmem
Her kar yağdığında,
Soğuktan soba başında, ocak kenarında titreyen çocuklar gelir aklıma
Kışı mevsim olarakta sevmem ben
Her ateş gördüğümde yükselir ateş başıma
Her soba gördüğümde, yüreğim sızlar ellerimin çatlaklarından.
~..Dilsiz Şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir..~
///…H.K…///

Utanç

Yürek yangın yeriydi
Ciğerim pare pare olmuş acıyor
Nefes alamıyorum yüreğim daralıyor
İnsanlığımda boğuluyorum
insanlık hiçte üstüne alınmıyor.
Bir çocuk ölüyor gözlerimin önünde
Soğuktan donuyor adı kübra oluyor
Bir anne intihar ediyor hemen yanıbaşında
Evlatlarına yetersiz kaldığını düşlüyor yalnız başına
Bu acı yetmez mi bana ağır geliyor
Ve  yetmiyor her gün aynı senaryo tekrarlanıyor
Bir baba boynuna kement atmış
Oğluna pantolon alamadım diye ölümü göze alıyor
Üç dakikalık haber konusu olup gidiyor
Bilmem hangi gazetenin üçüncü sayfasında
Kimse önemsemiyor, varlığını sorgulayanda yok
Yürek burkuluyorda insanlık utanmıyor
Ölen zaman ölen geçmiş ölen yalnızlık
Ölen çaresizlik ölen biçare
Sen ben biz ama ölenler kimsesiz
Düşün ne hayvanları koruyabiliyoruz ne kadınları
Ne çocuklarımıza sahip çıkabiliyoruz ne de doğadaki canlıya
Hani severdik biz yaradandan ötürü
Cennetten arsa mı aldık işleri yaptık götürü
Namaz oruç hac zekat farz şahadeti eder arz
Düşe kalka yapar ötekileri vaciptir az biraz
Ne insanı insandan sayabiliyoruz ne de yapanları eşref-i mahlukat.
Utanıyoruz yüzümüz kızarırcasına
Her gün ayrı bir utangaçlıkla ölüm kol geziyor
Düşün ey insanlık
Utanan sayısı sayının çeyreği etmiyor
Kendini insandan sayanlar insanlık namına Hiçbir şeyden almıyor alamıyor insanlık adabına
Ne yapabiliriz onu bile bilmiyorum
Ölüm dedim ölen insanlıktı
Asırlar boyunca biriktirdiğimiz sermayeydi
İnsanlık bir çırpıda silindi gitti.
Hangi canlı yavrusuna dokundu
Öküz danaya ayı balaya
Koç kuzuya Horoz cücüğe arı böcüğe
Ah insanoğlu insanın oğlu
Kucağına aldığın minik minnacık  yavrun
Daha körpecikti başkasının kollarında
Dalından koparılmış taze çınar yağrağı gibi
Sararmıştı sallanıyordu
Vicdanın mı kurudu gözlerin mi görmüyor
Hangi ana tahammül eder bunca acıya 
Yoksa analıktan mı vazgeçti, ket vurdu yüreğindeki sancıya
Yeryüzünde akıl mı tutuldu ay mı karanlık
Hangi leke temizlenir bunca yapılanların ardından
Utan ey insanlık utanacak yüzün kaldıysa eğer…
~..Dilsiz Şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir..~
                    ///…H.K…///

Geceler


Üşürüm ben, geceler soğuk ve ayaz
Gün geceye döndü yine
Ben sana yazdım
Sen bana sonbahardın kıştın
Rüzgarda geçen son bakıştın.
Ben sana yazdım sen geceye ayazdın.
Aldım sözümü geceden dilsiz ve sağır
Geceler uzun geceler zamansız.
Sanki derin ve uykusuz
Geceler soğuk ve mutsuz,
Nasıl geçiyor zamansız
Soğuk ellerim tutmuyor
Üşüyorum Sensiz geçen zamana
Geceler bizden ne çalıyor anlasana
Düşünüyorum düşlüyorum geceleri;
Sen varken geceler bana böyleyse,
Soğuk bu zamanda evsiz olanlar nasıldır.
Ben sensiz üşüuorum ya onlar evsiz, sevgisiz
Düşünsene geceleri
Dipsiz çıkılamayan kör kuyu gibi
Dibi ızdırap dolu
Her yanın sarılı yılan çiyan gibi.
Bir hastalara uzundur geceler
Bir de evsiz olanlara
Hele de kış gecelerinde uykular haram
Titriyorsun battaniyenin altında 
Izdıraptır geçen saatler iiçinde zamana
Gece uzun gece hain gece gaddar gece zindan
Zulmün çığlıkları kulaklarında işkencede en ağır imtihan
Uykusuz geçen saatleri tükenmiş olsada
Geçmiyor bu gecelerdeki zaman
Umut vermez ölüme bir ramak kalsada
Her gece bir intihardır aslında
Bir de düşünemediğimız yetimhanede çocuklar var sol yanımızda 
Soğukta sığınırlar yataklarına
Sarlırlar kendi yalnızlıklarına
Sevgiye muhtaç ilgiye aç
Bitmek bilmez o vefasız geceler uzar gider
Anlatamazsın kimseye derdini
Gün ışığında percere pervazının arkasında en azından insan görürsün
Geceleri yalnız başına kalırsın 
Sensindir gecenin davalısı
Avukatı, yargıcı, hakimi, savcısı
Müşteki kürsüsünde sanıksındır
Kendini savunursun amansızca can hıraş
Sözlerin kifayetsiz kaldığı yerdir bilir misin
Akıl almaz geceler garibanlar için değildir
Zenginler için yaratılmıştır zevki sefaya muktedir
Bakma öyle garibanın gecesine hantal yürümez
Ağır aksak işkencedir zamana sürdürülemez
Adım atsan düşersin durduramazsın bir anda
Karanlığa dalarsın.
Bizden yana değil zulümden yanadır onu anlarsın
Yakalar insanı ölüm gibi sıtma razı edercesine
Sokaklar ortasında vurur bir anda
Dayanılmaz olduğu zamanda
Ah zamansız geceler
Ölüm gibi sessiz çığlığa gebedir geceler…
~..Dilsiz Şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir..~
                         ///…H.K…///

Sigaranın Dumanı


Babam tütün içerdi her zaman
Sararmıştı bıyıkları
Bakır görünümünde bir şeydi
Parmaklarının arasıda pek farklı değildi hani
Tütün kokuyordu adeta
Tabakasını açardı, bakardı içine
Bitmişse tütünü çıkarırdı zuladan
Kış günü açardı paketini
Yayardı sobanın üstünde
Kuruturdu harmanlardı çiçeğe su verircesine
Kavururdu kastane pişirircesine
Kokusu yayılırdı topraktan tek gözlü evin içine
Sıvasız taştan duvarlar can verirdi kokudan
İçine çekerdi efil efil kokuyor diye mırıldanırdı
Her defasında babamın yanına otururdum
Meraklı gözlerle bakardım hareketlerine
Aslında ezbere bilirdim her adımını
Ama olsun yinede bakardım
Çokta yakışıklı içerdi sigarasını hani
Üflediğinde duman büklüm büklüm can verirdi
Süzülürdü hane içinde dans eder reverans yapardı
Kusura bakma ekselans der gibi
Kralda benim hakanda
Dumanaltı olurduk, alışmıştık hiç yabancı değildi
Ben de düşlerdim sigara içeceğim günleri
Dumanını üfleyecektim havaya
Süzülecekti havada, dumanlar dans edecekti
Ah canım babam
Tabakaya doldururdu tütünü
Alırdı sigara kağıdından birtane
Bastırırdı tütününü içine
Titizce sarardı inceden inceye
Bir kenarını ıslatırdı dilinin ucuyla hafifçe Yapıştırırdı incitmeden narince
Oya gibi işlenmiş edasınya yerleştirirdi dudağının kenarına
Muhtar çakmağıyla tutuştururdu sigarasını
Dumandan acıyan gözünü kapatırdı
Çekerdi içine derin bir nefes
nefesini özgürlüğe kavuşmuşcasına.
Tütünün kağıdından da bana gemi yapardı
Bazende ara sıra uçak
Çok uzağa gitmezdi amaaa hepsini saklardım
Her zaman keyif sigarası yakmazdı
Bazende sıkıntıdan yakardı
Sinirlenince kederlenince gam ve gasavette
Sanki tüm müsebbibi bendim yanan o sigaranın
Para istiyordum babamdan ara sıra
Ya bakkala gideceğim diye ya da okula lazım oluyordu
Her para isteyişimden sonra 
Çökerdi duvar dibine yakardı sigarasını
Öyle içten içe çekerdiki ben yanardım sigaranın yerine
Sigara yoklukla fakirlikle özdeşleşmişti benim için artık
Yokluğu tarif et deseydin babamın sigarası diye söylerdim ben
Yokluğun sebebi mi sigaraydı
Sigaranın sebebi miydi yokluk
Anlamadım, anlam veremedim bir türlü
Daha da anlam veremeyecektim
Yoktu yokluktu fakirlik kokuyordu evin her köşesinden
Geçerdim babamı  karşısına bakardım gözlerine
Umut yok gelecek yok
Tükenmişlik vardı çaresizlik kol geziyordu hanede
Ama tütünün parası vardı bir köşede
Tütün parası ekmek parası mıydı
Biraz peynir bir kaç tane de zeytin eder miydi
Annem her defasında söylenirdi babamın sigarasına
Sanki fakirliğin tek sebebiydi tütün
Çıkmazlığın tıkanıklığım yerini almıştı
Ama bir taraftan da pişmanlık vardı içimde
Keşke babamdan para istemeseydim
Belkide ondandır sigaraya uzaklığım
O yandığım zamanda kalan hatıralarla
Şimdi bakıyorumda ciğerim sigara yanığı dolu aslında
Sigara içen bir yaşlı görsem
Film şeridi gibi babam geçiyor gözlerimin önünden
Her aklıma gelişinde içim parçalanıyor adeta…
~…Dilsiz Şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir…~
///…H.K…///