BeklEmek

Bekliyordu insan gelmişi geçmişi,
Geleni amaçsızca gideni terk edeni
bekliyor işte…
Bir ümittir beklemek çocuk ha doğdu ha doğacak diye bekliyor insan,
Sonrasında ilk adım atışını, ilk ses çıkarmasını, anne baba demesini bekliyor
Dedimya müşavir bey beklemek insan doğasında var sorgusuz sualsiz bekliyor
Bir umut başlıyor yeniden beklemeye dair ilkokul sıralarnda abc yi öğrenirken hayata bir bakış atarken beklemeyi öğretiyor öğretmen adındaki bekleyenin baş müdavini,
Ortaokul, lisenin bitmesi bilinmeyen dizeler bekleniyor, şiirler, edebiyatlar, nakaratlar, can yüceller, edipler, ilhanlar, nazmlar,  periyodik çetvel, momentumda çabası, hele birde üçgenin iç açısı varki insanın iç acısını depreştiren bilmem toplamı 180 derece olan
Sırada masada dersin bitmesini bekliyor, hocanın sözünün tamamlanması, saygı duruşu istiklal marşı bekleniyor
Okul bitse hayat devam ediyorya
İlk iş günü heyecan dolu nefes nefese ilk görüşmediki vasat durum vasat yönetici bekleniyor, sonrası biz sizi arayacağız diye söyleniyor
Çıkıp gidiyorsun biriyle tanışıyorsun seviyorsun seviliyorsun dolu dizgin yaşıyorsun heyecan ağzına kadar tıka basa dolu elleri sıkısıkıya tutuyorsun, bırakmıyorsun tamam bu iş tamam diyorsun artık benimde bir sevgilim var diye çığlığı basıyorsun
Sonra mı ne oldu hayat tekrar hatırlatıyor bekle diye, beklemeyi yaşıyorsun

Umut varya içinde, gecenin sabah olmasını güneşin doğmasını bekliyor, şavkının vurmasını yüreği ısıtmasını bekliyor…
Sabah güneşi yeni düğün olmuş gelin tazeliğinde gülümseyen dudağını parlatmasını bekliyor.
Hasta yatağında yatan yatalak dünyasında sabahı bekliyor umudu yeniden var etmek için.

Seven sevdiğini bekliyor ilk öpücüğü ilk dokunuşu, düğünden sonraki ilk geceyi…
umut hiç birtmiyorki sevmek sevilmek terkedilmek.
Dedimya müşavir bey bekliyor acının dörtnala giden atın terkisinde…mutluluğu
Ayrılığın kayığında tek vücut yek davaya sarılıp barışmayı beklemek gibi birşey işte
Okyanusın içinde dalgalı havada karayı gözetleyen güvertedeki gözcü gibi bekliyor insan
Beklemek böyle birşey
Acıyı bekliyor, acıyı vereni bekliyor ve mutluluk bahşedenide …
Doğada toprak yağmuru, bahçe çieği bekler gibi bekliyor
Zindanda mahpusu bekleyen gardiyanın yolunu gözleyen mahkum umudunda bekliyor
Harla hasadı, tırpan masatı bekler gibi bekliyor…
Emekçi halk, şarap misali şırayı dökmeyi bekler
Zeytin yağının ezilmesi hevesinde bekliyor

Genetik kodlarımıza beklemek nakşedilmiş
İnce ince dantel oyası gibi iğnelenmiş DNA sarmalına,
sarmaldaki merdivenin içindeki adenin, timin ve guenin yerine beklemek işlenmiş.
Tanrı umudu vermişte neden bekkemeyi hediye olarak göndermiş çok mu manidar görmüş.
dedimya müşavir bey insan ömrü beklemekle geçiyor,
aşık oluyorsun onun yolunu bekliyorsun, hoşlanıyorsun ilk sözcüğü söylemesini,
Bekliyorsun işte, amaçsız bekliyorsun okulun bitmesini sıranın gelmesini herkesin seni tanımasını bekliyorsun
Ay boyınca çalışmışsın ter dökmüşsün yorulmuşsun nefrssi kalmışsınn ve maaşın hesaba yatmasını bekliyorsun
Su fsturası yatırmak için PTT de uzun uzadıya bitmeyen arasa kaynak yapılan kuyrukta bekliyorsun
Hayatının baharında çiçek açmış dalında keşfedilmeyi bekliyorsun
Akşam olsa sabahım olmasını uykunun gelmesini bekliyorsun.
Zordur beklemek dedimya müşavir bey işlemiş içimize damarlarımızda dolaşan kan bile oksijeni bekliyor…
İnsan işlediği günahın vebalindeki cezayı bekliyor
Kim kimi bekliyor, kim kimi neden bekliyor onuda bilmiyor…
Yıllanmış şarabın vereceği tadı bekler gibi öleceği günü bekliyor.
İnsan en sonunda ölümü bekliyor müşavir bey ölümü
Ömür beklemekle geçiyor neyi nasıl niçinin cevabını bilmeden
Azrail gelsede alsa bu canı diyor
Yaşam beklemekle umut arasında geçiyor müşavir bey hayat; beklemekle umut arasında…
~Dilsiz şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir…

Asi Yara

Sevda bahçem nazlı çiçeğim
ben benden gitmişken bende
nasıl kalayım inan sende
Bende kalamazsın sen de biliyorsun
Düştüm derin kuyulara yusufu buldum oralarda
Dertleştik derinleştik sohbet ettik, derinlere daldık dertler eşliğinde
Aşkın en saf halini bilmem kaç karat elmas değerinde bulduk,
Nadidesine denk geldik sevmenin sarraf haline orada bir avuç altın ağırlığında
Sadakata yemin ettim yeminle bozmamak neticesinde
Düştüm düşündüm düştüğüm yerden tutundumda kalktım inan buna
Yaşarken gün yüzüne hasret kalmıştım ölüler diyarında
Gök yüzüne baktım sabahın şafağında
Yusufu geride bıraktım kuyudan çıktım yürüdüm zemheri eşiğinde
Züleyhaya denk geldim boş dünyanın beşiğinde
Şüphesiz sevmenin yalın halini öğrendim ondan
Düşünsene Alem sana aşıkken sen yusufa tutkunsun
Onu gördüm onu yaşadım onu hasbihal eyledim
Zannetmeki benim kalbimi yosun sarmış taş duvar
Kuzeydeki kale duvarları kadar ıslak ve nemli bir yüreğim var
Yıkılır elbet saltanat kırallık çöker bunu sana söyledim, bilmen çok önemli.
Unutma yaptıklarımında bir anlamı var bir de bedeli
Ödeyeceğim bunuda sabrın sonu selamet bekle ve gör beni
Herkes bir yusuf olamaz
Diyar bir züleyha kalamaz
Ahh anlasana insanoğlu…
Dünya hali işte sen gül dalında bülbül olursun
Bense boynu bükük bir papatya
Ben sana aşıkken sen güle tutkundun sevda yürekli anlasana…
Ben seni beklerim gece gündüz kör karanlıkta zinharın ışığında girdabın kaosunda
Isız dağların sert rüzgarlarına karşı içimdeki cam parçalarını ayıklarım
Yüreğim içten içe kanarken, damarlarımda dolaşan asi isyanı nasıl anlatayım sana
Sen mavisin ben maviyim dünya mavi herkes  bunu biliyor kimse olmaz mani
Ah yalnızlık nasıl anlatayım sana seni
Bir beni buldum bende bir de beni benim içimde
Parçalanırken içimdeki parçalar buzullarda
Üşümüştü yalnızlığım
Kopardılar cerahatı bağrımdan kan kusarak bir tike parçası mezbaha köşesinde
Bir yudum sevgi nidasında aldılar beni benden çıkardılar içimde küçük evrenden
Bir ben kaldım geride, bir de o beni arayan bende…
… Dilsiz şiir Ünsüz Şair Mavi Müşvir…
///…H.K…///