LaMekaN

Lamekandır benim mekanım
Başka mekana değişmem

İnsandan doğdum, seçmedim atamı
Irkımı sorma bana, sıradan bir insanım
Gizi sırı çözemedim daha Ma bir bentte yatanım
Elbette ben de bir anadan doğdum,
Yarın devri daim olunca ne olur bilemem.
Bilim bilgi çözde öyle gel.

Yer yüzünde iletişim türlü türlüdür,
Kimi renkli konuşur, kimi kirlidir
Bazısının dilinde  argo var, kimi küfürlüdür
Dilimi sual edip durma
Tek lisanım var o da sevgidir.

Rengimiz ayrı olsada nurdan var olmuşuz,
Siyahın beyaza, sarının siyaha yoktur üstünlüğü bilesin
Cem ehlinde dem olup içmişiz,
Dolu ile dolmuşuz boşu yerine koymuşuz.
Arifle oturup alimle hasbihal olmuşuz

Bilgi dağarcığını usulunce kuşandıysan buna değer
İnsanlıktan nasibini aldıysan eğer
Derimizin rengini sorma kuzum,
Vardan var olan kökümüz var bizim.

Eğitim alman, yüksek olman,
Bankalarda bilmen kaç para alman
Havuzlu villalarda yaşaman
Okul mektep ihtisas bitirmen
Edebi, adabı, irfanı heybene doldur
Hak katında eşitiz, fazlalığın senin olsun.

Kalacak mı bir fikir,
Bıraktın mı insanlığa insanca bir miras
İşte o zaman özünü sorgula da gel
Ne olursan ol değil, yüreğini dara çekte gel
Urba asbap kıyafet kaban senin olsun
Softa değilsen üzerine insanlığını giyinde gel,
Elini vicdanına koy, kul hakkına riayet ette öyle gel.

Mansur gibi Enel Hak demişiz
Özümüzü, yüzümüzde taşıyan düşlerimiz var bizim
Biz bizden bir olduk haktan yana
Vardan var olan halktan bu yana
Yetmişiki alemle cihan can cana
Devreden dünyamız var bizim.

Aba müslüm değilim sayfalarına gireyim,
Bir çağ açıp diğerini kapatıp bir tarih yazayım
Mazlumun yanında durup zalime karşı durayım
Haktan yana olup ölümüne zulmü durdurayım.

Asılsakta dar ağacında doğru bize haktır
Hakkı haka riayet etmek mutlaktır
Adaleti bilmek kandile düşen taa ışıktan bu yana
Haktan yana doğrularımız var şaşmaz bizim.
Enel Hak şiarımız Hakkı sevmek dilimizden düşmez bizim.

La mekandır benim mekanım,
Başka imkana değişmem
Dünyayı sersende önüme lamekanı değişmem.
…Dilsiz şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir…

Evren


İnsanlık yaşam aleminde Lamekanda
Evren sonsuzlukta uzay boşluğunda
Ben sende evrende de önce vardım Sino

Eksenin eksenimi  kesmiyor, biliyorsun
Uzayın derinliğinde
Karanlıktaki boşluktayım, gayet bunu iyi anlıyorsun
Paralelimle ışık hızın aynı olsada
Dünyayı aynı çepeçevre sarsakta
Aynı zamanda dolaşsakta
Gönül gözün beni görmüyor Sino

Kavuşamıyor ellerimiz anlatamam bunu sana
Saramıyorum ince belini uzaksın benden
Dokunamıyorum o güzel saçlarına
Aynı evreni işgal etsek ne olur Sino

Bir dal bir budak iki yaprak kalsakta
Tüm karakışın çıplaklığını üzerimize alsakta
Döksek  udaklarımızı kırsak kollarımızı
Soğuk ayaz sarsada gövdemizi
Sen beni hakkı enelde sormadıktan sonra,
Nafile, şığın şavkıya faydası yoktur Sino…

Evrende zaman tünelimi bulamamışız
Ahir vakitte vaktini bilmemişiz
Gelmemişsin tez zamanda dolu olmaya
Mutluluğun göz yaşı bize mi kaldı.
Hesabını kimseye soramamışım Sino

Enlemle boylam çakışsa ne olurki
Jeomanyetik alanda dursak ne olurki
Otırsakta kutupların rengarenk ışına baksak ne okurki
Gümümüz aydınlanmadıktan sonra

Ölçümüzü arşimentten mi alacağız
Enerjiye förmül mü üreteceğiz
Madenin dördüncü halini biz mi bulacağız
Ellerini karanlıkta bulamadıktan sonra…
….

Olsun ekvator çizgimiz alın yazımız olsun
Dümdüz çizgi yaşamımızı ikiye bölsün
Bir yanımız kuzeye bir yanımız güneye gitsin
Başımız ekbaor sıcağından kavrulsun dursun
Tropikal ormanlardaki yağışlar gözyaşımız olsun
Gönül gözüm beni görmüyorsa
Susuz çölde ferhat olsam ne fayda.

Samanyolu galaksisi aydınlığımız olsada
Yıldızlar elimizde fener olsada
Gökteki Ay yoldaşımız olsada
Sen bana eşlik etmedikte sonra

Zaman çizgimin üzerinde zamansız duruyorsan
Ayarlarımla oynuyor derecemi kırıyorsun
Termodinamiği karışık manyetiğim kayık
Kafam seninle anca ayık Sino…
…Dilsiz Şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir…

Haziranda Ölmek Zormuş

Haziranda bahar gelir aslında
Çiçekler böcekler kelebekler
Güneş gülen yüzünü gösteri ilham saçar
Şiirler yazılılır şairler eşliğinde
Desteler besteler Maviye ramak kala
Ustalara ayrılmış zaman
Ölmek zormuş bu ayda sevgilim
Hep hatıralarla doluymuş
Anılar göz yaşına boğulmuş
Ağıtlar çağlayan ciddiyetinde
Hüzün bile eylülden miras alınmış
Ölmek zormuş bu ayda sevgilim
Ahmet Arif,
Nazım Hikmet Ran,
Orhan Kemal
Tek tek hepsi yummuş gözlerini
Doğa can bulurken, haziran; yaprak dökümü misali elimizden almış güzel insanları
İnan buna ölüm kotası doluymuş sevgilim.
Ahmet Haşim,
Cahit Zarifoğlu,
Cemil Meriç,
Göçer kuşlar gibi
Tutmuş bunlarda haziranda göçmüş gitmişler
On bir ayı geride bırakmışlarda sanki hazirana hazırlık yapmışlar,
hep bir araya toplanmışlar
Hürriyet kavgası yok, Alay değil, mıntıka temizliği yapılmıyor, okul bittiği günler hiç değil
Peyami Safa,
Hasan İzzettin Dinamo 
Ve Ahmet Muhip Dıranas
Bunlarda Hazirana erken rezerve yapmışta, gitmiş sevgilim
Eylülü sana bana sevenlere bırakmışlar
Şairler bile eylüle dokunmamış
Haziranda ölüme kanat çırpmışlar
Birde mutluluktan ölenler var
Bu mutluluk budalası ne söylemiş
Eylül hüzün ayıymış vesselam
Eylülde insan yalnız kalamaz
Yaprak döker bir yanımız belki
Diğer yanımız umuda hazırlık yapar
Kışın bohçasını yanına almış gibi
Kar fırtınası bir de son baharın hazanı
Ah sevgilim Haziran da ölmek ne zormuş
Şairler doldurmuş makamı
Gel tut elimden eylüle gidelim
Eylül ayı aşk ayıymış
Haziranda ölmek ne zormuş sevgilim…
…Dilsiz Şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir…

Şehir

Bir şehir silinir akıllardan
Doğduğun güne,
Nefes aldığın vakite,
Ayak bastığın şehrin toprağına pişmansındır
Can yakıyordur artık görüntüler
Her köşesi bir tarihi anıdır senin için.

Yaşadıklarınla, yaşanmışlıklar vardır içinde
Çeşmesinden içtiğin su,
Yıkadığın el,
Aldığın abdest vardır şadırvanından.
Kimsenin fark etmediği,
Her gün gördüğün oyma taşlı duvarlar vardır.

Sokaklarında dolaştığın zaman
Düşlerin, hayallerin, ince narin sızıların vardır…
El ele tutuşup saçma sapan şeylere gülüşlerin vardır
Ve hatta yüzünüze baktıklarında iyice zıvanadan çıkıp çılgınca kopuşların vardır
Köşe başlarından homurtular, mırıldanışlar duyarsın
Ahh bu gençler, zamane gençleri işte…
Geçmiş, zaman duvarlarında; izleri vardır.

Geceleri yıldızları seyre dalışların vardır
Gözlerin uçsuz bucaksız dalmıştır derinliklere
Saymışsındır tek tek gecenin zifirikaranlığında
Belki hatırlamazsın ama şehri yüksek yerden izlemişliğin epeyce çoktur.
Kaldırımlarında oturmuşsundur haniii
Okkalı küfürler savurmuşsundur köşe başlarında
Kimse duymasın diyede sesini alçaltmışsındır.
Artık yok, o şehir yok.
Silinir akıllardan izi bile kalmaz

Hafızanda bir tutulma yaşarsın hastalık misali, Akıllara gelmez o günleri yadedecek anıların hatrına…

Kaldırılır hafızandan bir görüntü
Gelmez artık yeniden yeni kareler
Onca kalabalığın içinde tanıdığın o silüet,
…artık, o bir yabancıdır…

Fark etmezsin bile görüntüsünü
Akşamın gölgesi gibi yavaşça uzar gider…
Ve sonunda kaybolur zahiridir zinharın zilkaranlığı içinde…

Bir resim bulanıklaşır gözlerinde
Göremezsin artık pikselleri silinir duygulardan
Çözemezsin çözünürlüklerini

Dışarı dökülmez gözlerinden gözyaşları,
Geriye akar için için doldurur yüreğini
Dalgalanır, dağılmıştır anılar, paranparça burnunu sildiğin mendil misali…

En ince ayrıntısına bakmaktan vazgeçersin vazgeçmişliğini bildiğin zamandan
Ha vardır ha yoktur senin için
Sıradandır yani
Gözün görmez artık o resimini
Fotoğrafta küçücük bir karedir, anı bile değildir.
Bir yabancı olur, 
Bir yaban anca olur bu saatten sonra….

İnsan oğlu işte alışır bunca çaresizliğe
İnsan oğlu alışır gidilmişliklere
Bakmaya kıyamadığın o şaşımsı gözleri
Bakmıştır o gözlerle başkasına doya doya
Artık sana bir anlam ifade etmez
Yokluğu ifade etmediği gibi o zamanı,
Yokluğu; ifade etmez var olanı, yaşanmışlıkları.

O bir yabancıdır artık
Selam versede tanımazsın narin sözleri
Biliyorsun…
Ah zaman çok acımazsızsın
Çaldıkların yetmedi… bir de aldıkların oldu benden ….
…Dilsiz Şiir Ünsüz Şair Mavi Müşavir…